YOLSUZLUĞUN GELİR DAĞILIMINA ETKİLERİ
Abdullah ÇAVUŞ/Bağımsız Denetçiler Derneği Başkanı
Gelir dağılımı belirli bir dönem içerisinde ülkede ortaya çıkan gelirin üretime katılan üretim faktörleri arasında bölüşülmesidir. Üretim faktörlerini elinde bulunduran birey veya grupların gelirden elde edecekleri paylarda farklılık göstermektedir. Üretim faktörü fazla olan bir bireyin geliri, üretim faktörü az olan bir birey ya da gruba göre daha fazla olmaktadır.
Ülkelerde gelir dağılımına etki eden faktörler farklılık göstermektedir. Gelir dağılımına etki eden ekonomik faktörler: Ülkede uygulanan maliye, para, dış ticaret ve fiyat politikaları olarak sınıflandırılmaktadır. Ayrıca hükümetler tarafından yapılan teşvikler, transfer ödemeleri, tarım sektörüne yapılan desteklemeler de gelir dağılımını etkileyen unsurlar arasında yer almaktadır.
Kamu gücü ve kaynakları ile özel kuruluşlardaki görev, yetki ve kaynakların, toplumun zararına olarak özel çıkarlar için kullanılması olarak tanımlanabilen yolsuzluk; rekabeti engelleyerek ekonomik büyümeyi yavaşlatmakta, doğrudan yabancı sermaye girişini ve vergi gelirlerini azaltmakta, kamu kaynaklarının israf edilmesine yol açarak eğitim, sağlık, güvenlik gibi zorunlu kamu yatırımlarını olumsuz etkilemekte, kamu kurumlarına, yöneticilerine ve adalet sistemine duyulan güveni zedelemekte ve de gelir dağılımını bozarak yoksulluğu artırmaktadır.
Gelir eşitsizliği olgusu ve ekonomik kalkınmanın gelir dağılımı üzerindeki etkisi tanımlanırken belli kavramlar ön plana çıkmaktadır. Bunlardan biri yolsuzluk kavramıdır. Çıkar ilişkileri, rüşvet ve yolsuzluk kişi ve grupların yasal olmayan yollardan daha fazla gelir elde etmesine, bu durum da toplumda gelir eşitsizliğinin artmasına neden olmaktadır.
Gelir dağılımı, bir ülkede belirli dönemler içinde yaratılan gelirin kişiler, hane halkları veya üretim faktörleri arasında bölünmesidir. Gelir dağılımı, yoksulluk, sosyal dışlanma ve yaşam şartlarına ilişkin göstergeler üretmek üzere yapılır. Diğer bir deyişle gelir dağılımı veya bir ekonomide yaratılan gelirin bölüşümü, belirli bir dönemdeki toplam gelirin elde edilmesine katkıda bulunanların bu gelirden almış oldukları paylara denir.
Bozuk gelir dağılımı sosyal huzursuzluklara yol açarak siyasi istikrarı bozar. Geçim sıkıntısı çeken hane halklarının marjinal partilere yönelmesi, siyasi istikrarsızlığı daha da arttırır. Coğrafi anlamdaki gelir dağılımının adaletsizliği, iç pazarın bütünleşmesini zorlaştırır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yoksulluk, dünyanın karşılaştığı en önemli sorunlardan biridir.
Toplumda gelir dağılımının adaletsiz olması, insanların geçim sıkıntısı çekmesine ve mutsuz olmasına yol açar, ekonominin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde büyümesini önler. Milli gelirin yüksek gelir gruplarında yoğunlaşması, iç talebin genişlemesine engel olur. Sanayiciler, ürünlerini yüksek gelirlilerin alım gücüne göre üretmeye başlar.
Değişik nitelikleri olan, pahalıya satılan bu ürünlerin dış piyasalardaki rekabet gücü zayıflar. Geniş kitleler için ürünlerin yapılmayışı, fabrikalarda kapasitelerin büyütülmesini ve maliyetin düşürülmesini engeller.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yoksulluk, dünyanın karşılaştığı en önemli sorunlardan biridir. Günümüzde sadece bir ekonomi sorunu olmaktan çıkarak siyasi ve sosyal bir sorun olarak görülmeye başlanmıştır
Yolsuzluk devletin kaynak tahsisi, ekonomik istikrar ve gelir dağılımı gibi geleneksel temel fonksiyonlarına engel olur. Bu fonksiyonlar hem doğrudan hem de dolaylı olarak çeşitli derecelerde yoksulluk ve gelir dağılımını etkilemektedir.
Yolsuzluklar genellikle kamu kesiminin kendi bünyesinde ya da kamu kesiminin özel kesim ile olan ilişkisi sırasında ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda uluslararası büyüklüğü olan şirketlerde de yolsuzluklar yaşanmaya başlamıştır.
Yolsuzluk ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki özellikle 1990’lı yıllarla birlikte sıkça tartışılmaya başlanmıştır. Bazı araştırmacılar yolsuzluğun ekonomik büyümeye katkı yaptığını ileri sürseler de genel kabul gören düşünce, yolsuzluğun ekonomik büyümeye çeşitli kanallardan olumsuz yönde etki ettiği yönündedir.
Kamu maliyesinin iki temel bileşenini oluşturan kamu gelirleri ve harcamaları, yolsuzluklar için geniş fırsatlar sunmaktadır.
Kamu kesiminde cereyan eden yolsuzluklar sonucunda meydana gelen değişim, hem kamu harcamaları cephesinde hem de kamu gelirleri cephesinde yaşanmaktadır.
Söz konusu bu durum ekonomik anlamda olumsuzluklara sebep olmakta ve kamu ekonomisini; dolayısıyla ülke ekonomisini olumsuz etkilemektedir.
Yolsuzluklar, kamu kesimince sunulan mal ve hizmetlerde aksamalara neden olmakta, sunulan hizmetleri eksik ve verimsiz kılmakta, kaynakları aşırı tüketmekte ve tahmin edilen kamu gelirlerinin gerçekleşme oranlarının beklenenden daha az çıkmasına neden olmaktadır.
Yolsuzluk, kaynak dağılımını bozucu etkisi daha az özel yatırıma neden olmakta ve beşeri sermaye yatırımını azaltmak kanalıyla büyümeyi azaltıcı etkide bulunmaktadır.
Kamu maliyesinin yolsuzluklardan en fazla etkilendiği alanların başında verginin tahakkuk ve tahsili gelmektedir. Yolsuzluklar, verginin tahakkuk ve tahsilatı üzerinde geniş etkilere sahiptir.
Yolsuzluklar sonucu oluşan gelir kayıpları mutlaka vergi kaçakçılığı ya da vergiden kaçınma şeklinde olmamaktadır.
Yolsuzlukların vergi gelirlerine dolaylı etkisi de diyebileceğimiz bu unsurlar şu şekilde sıralanmaktadır.
1-Yolsuzluğun kayıt dışı ekonominin ölçeğinde meydana getireceği artış, vergi tabanının azalmasına sebebiyet vererek vergi gelirlerinin düşmesine neden olur
2-Yolsuzlukların yatırımları ve ekonomik büyümeyi azaltmasının sonucunda vergi tabanında azalma meydana gelir.
3- Mükelleflerin, yolsuz vergi memurlarının illegal taleplerini karşılama noktasında isteksiz davranması, ticari faaliyeti sona erdirme ve/veya işlemlerin kayıt dışına kaydırılması sonuçlarını ortaya çıkararak vergi gelirlerinin azalmasına neden olmaktadır.
Yolsuzlukların kamu harcamalarında artışa neden olmasının sonucunda vergi yükünde zorunlu olarak bir artışın meydana gelmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Kamunun mal ve hizmet alımları ve sunumu, ihaleler, ihracat ve teşvik düzenlemeleri, vergi toplama ve denetimi ve vergi iadeleri gibi işlemler yolsuzluğun yoğunlaştığı alanlar olarak dikkat çekmektedir.
Yolsuzluk, gelir adaletsizliğini artırmaktadır. Çünkü iyi konumda bulunan bazı kişilerin, nüfusun geri kalanının aleyhine olacak şekilde hükümet faaliyetlerinden daha fazla avantaj sağlamasına imkan vermektedir.
Bunların dışında gelir dağılımındaki adalet ise emekçilerin, çalışanın, dar gelirlinin aleyhine gün geçtikçe bozulmaktadır. Yolsuzluk fakir insanın kazandığı geliri azalttığından yoksulluğu artırmaktadır.
Ayrıca yolsuzluk içerisindeki rüşvet dağıtma ve rant kollama faaliyetleri konusunda büyük işletmeler ve Holdingler küçük işletmelere göre daha büyük imkanlara sahip olduğu için haksız rekabet sonucu daha da büyümekteler, küçük işletmeler ise ekonomik krizlere girmekte yada kapanmaktadır.
Yatırım izninin rüşvete bağlanması veya buna benzer uygulamalar özellikle küçük işletmeler üzerinde daha büyük bir baskı yaratmaktadır. Bu gibi işletmeler, büyük işletmelerin aksine genellikle daha rekabetçi endüstrilerde faaliyet gösterdiklerinden, rüşvet nedeniyle artan maliyetlerini fiyatlarına yansıtarak tüketicinin üzerine kolayca aktaramazlar.
Pek çok ülkede ve özellikle de gelişmekte olan ülkelerde küçük işletmeler büyümenin temel motoru olduğundan bu ülkelerde yolsuzluğun ekonomik büyüme ve istihdam üzerindeki olumsuz etkileri daha da yoğun olacaktır.
Maliyeti artırıcı yolsuzluk, küçük çaplı işletmeler ve özellikle de gelişen işletmeler için çoğunlukla “zorlayıcı” bir nitelik arz etmektedir. Bu işletmeler çoğu zaman, bürokratlar ve vergi denetmenleri tarafından büyük miktarda ödemeler yapmaya zorlanmaktadırlar. Yeni kurulan işletmeler üzerinde uygulanan yasal ve yasal olmayan baskılar, çoğu zaman lisanslar ve gerekli onaylar için yüksek miktarda para isteyen yerel yönetim görevlilerinden gelmektedir. Zaman açısından da bir maliyet söz konusu olmaktadır. İşletme yöneticileri, zorunlu kılınan şartlara uyum için uzun zaman harcayabilmektedirler.
Tüm bu maliyetleri küçük işletmeler yüklenmektedir; çünkü bu işletmeler büyüklerine kıyasla daha rekabetçi bir ortamda faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu nedenle de maliyetlerini müşterilerine yansıtamamakta ve daha büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar.
Çoğu ülkede küçük işletmeler büyümenin lokomotifi olduğundan, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere geçiş dönemindeki ekonomilerde, bu tip işletmelerin kurulmalarına ve büyümelerine ilişkin engeller büyümeyi yavaşlatmaktadır.
Büyük işletmeler kendilerini benzer sorunlardan daha kolay koruyabilmektedirler.
Çünkü hırçın bürokratlarla başa çıkabilecek uzman birimleri vardır, şeffaf olmayan düzenlemeler ve vergi kanunları konusunda uzman olan kişileri kullanabilmektedirler, büyüklükleri sayesinde, ufak bürokratların baskı ve isteklerinden kendilerini bağışık tutabilmektedirler ve sahip oldukları politik gücü, kamu yönetimindeki ilgili bürokratları etkilemek ya da rant sağlama faaliyetlerini yürütmek için kullanabilmektedirler. Örneğin, rekabeti azaltarak ya da vergi teşvikleri, düşük faizli kredi ya da başka çıkarlar elde ederek piyasada güç kazanabilmek için hediye ya da siyasi bağış adı altında rüşvet verebilmektedirler.
Sonuç itibariyle, toplumda gelir dağılımının adaletsiz olması, insanların geçim sıkıntısı çekmesine ve mutsuz olmasına yol açar, ekonominin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde büyümesini önler.
Milli gelirin yüksek gelir gruplarında yoğunlaşması, iç talebin genişlemesine engel olur. Sanayiciler, ürünlerini yüksek gelirlilerin alım gücüne göre üretmeye başlar.
Değişik nitelikleri olan, pahalıya satılan bu ürünlerin dış piyasalardaki rekabet gücü zayıflar. Geniş kitleler için ürünlerin yapılmayışı, fabrikalarda kapasitelerin büyütülmesini ve maliyetin düşürülmesini engeller.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yoksulluk, dünyanın karşılaştığı en önemli sorunlardan biridir. Günümüzde sadece bir ekonomi sorunu olmaktan çıkarak siyasi ve sosyal bir sorun olarak görülmeye başlanmıştır.